Yeniden kısa bir zaman dilimi için de olsa Barselona’dayız. Seviyoruz bu şehri, insani ve samimi ortamını… Zaman dar olunca, her dakikayı iyi değerlendirmek gerek. Yeme-içmeyi sevince, olmazsa olmaz bir “La Bouqeria” ziyareti sonrasında sevgili meslektaşımız ve arkadaşımız Görkem Volkan’ın yönlendirmesi ile “El Nacional’deyiz. 1889 yapımı olan, Avrupa’nın genelinde alışageldiğimiz koruma ve yeniden kullanıma açma yaklaşımı ile ele alınmış tarihi bir bina. Fabrika, tiyatro hatta araç satışı ve garaj olarak bile kullanılmış. Sonunda akıllı bir yatırımcı eliyle 4 ayrı mutfak ve 4 ayrı bar konsepti barındıran butik bir yeme-içme ortamı yaratılmış. Bizdeki Bomontiada’nın kapalı ve daha derli toplu hali diyebiliriz. Her bir köşe ayrı tatta ele alınmış. Hiçbir malzeme göze batmıyor, mekanlar farklı konseptlerde de olsa birbirleri ile çok uyumlu. Mekanda rahatsız eden bir aşırılık, abartı yok. Tabi ki binanın kendisi de yüksek tavanı ve kucaklayan havası ile ön planda. Zaten güzel olan da böyle bir yapı içinde bir arada ahenk içinde yer alabilmek. Et, balık, tapas, kabukluları sevenler için uygun bir adres. Yemek yemeniz de şart değil, bira, şarap ve kokteyller üzerine güzel seçenekler de mevcut. Kısa ama keyifli bir deneyimdi. Bu sefer La Barceloneta’ ya uğrayamadık ama bundan sonraki ilk ziyaretimizde El Nacional’i de bununla birlikte artık ajandamıza aldık…